Tekel ve imtiyaz anlamına gelen gedik, sahiplerinin işleyeceği işi başkalarının işleyememesi ve satacağı şeyi başkalarının satmaması koşulu ile hükümet tarafından verilen senedin içindeki hükümlerin kullanılması ve yürütülmesidir. Resmi terim olarak gedik kelimesine ülkemizde 1727 yılında rastlanır. Ama gediğin tekelci karakteri çok daha öncesine dayanır. Bu anlamda tespit edilebilen en eski gedik; 1653’te Silivri’deki fırıncı esnafına verilen dükkân gediği ile 1659’da İstanbul’da camcı esnafına verilen gediklerdir.
Gedik biçiminde esnaflık ve sanatkârlık 1860 yılına dek sürmüştür. O zamanlar, bir sanat ve ticaretle kaç kişi uğraşır ve içinde çalışılan dükkân, mağaza, atölye vb. ne kadar yer varsa, bir zorunluluk ortaya çıkma¬ dıkça bulunandan çok, ya da eksik olmaması tekelci kuralı, gerek esnafça ve gerek hükümetçe korunmaktadır. Bu yüzden bir kişi çıraklıktan ve kalfalıktan yetişip de boşalan ya da gerçek gereklilik üzerine yeniden açı¬ lan bir ustalık yerine geçmedikçe, yani gedik sahibi olmadıkça dükkân açıp sanat veya ticaret yapamazdı. Ancak ellerinde imtiyaz fermanları olan kişiler sanat veya ticaret yapabilirlerdi. Bu fermanlar, esnafın sayıla¬ rının artırılıp eksiltilmemesi, mülk sahiplerinin eski kiralarını artırmama¬ sı, gediği olmayanların sanat ve ticaret yapmaması, boşalan gedikler esna¬ fının çırak ve kalfalarına verilmesi, dışarıdan esnaflığa kimse kabul edil¬ meyip çıraklıktan ve kalfalıktan yetiştirilmesi hükümlerini kapsar. Özet olarak gedik, sanat ve ticaret ile uğraşabilme yetkisidir. Gediklere ait izin, devir vb. şeylerde hükümet yetkilidir. Ahilikte, ahi kurulları yetkileridir.
XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren esnaf, kendisine verilen tekel haklarından istifade ederek piyasa fiyatlarını kendi kontrolleri altına almış ve fiyatları yükseltmeye başlamıştır. Dışa kapanarak artık iktisâdi hayata zarar vermeye başlayan esnaf tekellerinin fiyatları, belirlenen narhların üstüne çıkmıştır. Esnaf sistemini bozucu yöndeki bu gelişmeleri yakından takip eden devlet, fiyat yükselişlerinin sebebinin esnaf tekelleri olduğu sonucuna vardığından 1764’de III. Selim, bir ferman yayınlayarak zaruri gıda maddeleri dışındaki esnaf tekellerini lağvetmiştir.
Devlet talebi karşılayabilecek miktarda ve kalitede uygun fiyatla üretim yapılmasını sağlamak amacıyla esnaf birliklerine çeşitli tekel haklarını vermiştir. Bunlar mutlak anlamda verilmiş bir tekel olmayıp hem tüketici hem de üreticiye fayda sağlamaması durumunda derhal lağvedi¬ liyordu. Şeriye sicilleri bu tip örneklerle doludur.
Esnaf birliklerine tanınan tekellerden gıda maddeleri dışındakiler in III. Selim devrinde kaldırılmaya başlanmasının ardından II. Mahmut döneminde gıda maddeleri ile ilgili hammadde ve ürün temini tekelleri¬ n in bakkallardan başlanarak kaldırılmasına hız verilmiştir. Sanat ve ticaretteki tekel usulleri 17 Haziran 1861’de Abdülmecit’in fermanıyla tamamen kaldırılmıştır. 1913' te bütün sınırlamalar ve dolayısıyla gedik usulü tamamen kaldırıldı. 1924’te de esnaf birlikleri resmen tarihe karıştı. Kaldırılan esnaf birliklerinin yerini Odalar, Esnaf ve Sanatkâr Dernekleri, İşçi ve İşveren Sendikaları almıştır.
* Osmanlı Devleti’nde Ekonomik Hayatın Yerel Unsurları: Ahilik Teşkilâtı ve Esnaf Loncaları
Yrd. Doç. Dr. Selahattin BAYRAM / İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi